Bak Cancağızım!

Cancağızım!
Sıyrıl artık hayatın keşmekeşliğinden,
eşyanın kesretinden sıyrıl!
Dön bak!
Aç, hakikat bahrinden
sunulan güzelliklere
gönlünü.
Yönel
senden olana…

Sevdiğim, dönüp baktığım beyitlerden…

Handan ol ki gönül visâl ihtimali var.
Firkat kemâle erdi, kemâlin zevâli var.
Esrâr Dede

“Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar
Rencide olur dîde-i huffâş ziyadan

Her âkile bir derd bu âlemde mukarrer
Rahat yaşamış var mı gürûh-ı ukalâdan”
Ziya Paşa

Arz-ı hâl etmeye câna seni tenhâ bulamam,
Seni tenhâ bulıcak kendimi aslâ bulamam.
Ulvî

N’ola kim nefy-i ebed azm-i bülend oldunsa ey Bâkî
Bilesin ki cihân mülkü değil Süleymân’a bâkî

Şahâ! Azminde isbât-ı tehevvür eyledin ammâ
Buna çarh-ı felek derler, ne sen bâkî ne ben bâkî.
Bâkî

Gönül ağyâr için incinme yâre
Gül olmaz bâğ-ı âlemde dikensiz
Ahmet Neylî

İnsanda gözlenen sanma yüzüdür.
Ondan beklenilen ancak özüdür.

Bir kişi tutmalı verdiği sözü.
Mert olan kimsenin özü, sözüdür.
Tahiru’l-Mevlevî

Cevâhir kadrini cevher-fürûşân olmayan bilmez
Perîşânım bugün cânâ perîşân olmayan bilmez
Alvarlı Muhammed Lütfî

Cihânın nimetinden kendi âb u dânemiz yeğdir
Elin kâşânesinden kûşe-i virânemiz yeğdir.
Bâkî

Fermân-ı aşka cân iledir inkiyâdımız
Hükm –ü kazâya zerre kadar yok inâdımız.

Baş eğmeziz edâniye dünyâ-yı dûn içün
Allah’adır tevekkülümüz i’timadımız.

Biz müttekâ-yi zer-keş-i câha dayanmazız
Hakk’ın kemâl-i lûtfunadır istinâdımız.

Minnet Hudâ’ya devlet-i dünyâ fenâ bulur
Bâkî kalur sahife-i âlemde adımız.
Bâkî

Kimdir ol kim arsa-i dünyâya geldi gitmedi
Kimdir ol kim kasr-ı ömrün çarh vîrân etmedi.
Fuzûlî

Söylemekden söz uzar artar emek.
Söyleyenden dinleyen ârif gerek.
Lâedrî

Külâhın sat yine lâkin yokuncul olma nâmerde,
Yeter ki kelle sağ olsun, külâh lazım değil merde.
Necîp (Sultan III. Ahmed)

Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen.
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen.
Şeyh Gâlib