Değil mi ki, Allah bes…

Bazı zamanlar vardır, sıradan olmayan.

Hep güzel temennilere konu olur. Mutluluk dilenir, huzur dilenir. Dualar, mutluluk dilekleriyle özdeşleşir o zamanlarda.

Bazı zamanlar vardır. Adına Bayram denir. Tüm zamanlardan farklı zamanlardır. Bir sevinç, bir mutluluk serpiştirilmiştir tüm vakitlerine. Bir buluşma, bir barışma, bir birliktelik damgasını vurur her yerde.

Bazen uzaklarda karşılayanlar olur bayramı. Uzaklarda buruk geçer bayramlar. Uzaklarda yalnızdır insan. Bayram daha da yalnızlaştırır.

Mutluluk, paylaştıkça artar. Buna inanırlar. Böyle ifade etmeseler de bu his yüreklerinde yer etmiştir. Mutluluklarını paylaşacakları insanları arar gözleri. Çoğaltmak isterler mutluluklarını. Ana babalarıyla, akraba ve dostlarıyla…

Ama uzaktadırlar onlardan. Bir tanıdık görmek için pür dikkat süzerler etraflarını. Herkes yabancıdır.

Hangi tarafa baksalar, gurbet görünür.
Yürekleri kabarır. Mutlulukla özdeşleşmiş zamanlarda, belki kendilerinin de hak ettiklerini düşündükleri mutluluğu paylaşmak ve onu çoğaltmak için kapı zillerine uzanacak tanıdık eller beklerler.

Geçmek bilmez saatler…

Hafızalarda mutluluğun paylaşılan kareleri birbiri ardınca geçer. Yüzlerinde tebessüm yerleşmiş insanlara gıpta ile bakarlar… Kulakları telefondadır. Tüm incelikleriyle yüreklerinde azalmaya yüz tutmuş mutluluğu paylaşabilecekleri bir vesile ararlar…

Çiçekler her zamankinden daha soluk görünür gözlerine. Hüzün kokar bütün çiçekler. Gül eskisinden farklı olarak gurbet kokar.

Uzaklık burkar gönüllerini ve uzaklık uzar. Kulaklarına çalınan bir türkünün sözleri bir taun gibi çökertir yüreklerini. Gözleri buğulanır. Ağlamayı sindiremezler içlerine…

Bir garip gibi kalakalırlar öylece… Kimsesiz. Bir başına.

Çoğul şahıs ekleri yoktur yalnızlığın. Bir başına. Yapayalnız. Yeryüzündeki ortak coşku, etkilemez onları. Etraflarındaki birliktelik ve coşku onlarda yalnızlık hissini doruğa çıkarır. Bütün mutlu beraberliklerin arasında yapayalnız ve bir başına olduklarını hisseder dururlar. Yalpalasalar tutunacak tarafları yoktur. Kırılsa dalları ya da düşecek gibi olsalar, bel verecek kimseleri yoktur. Rüzgar titretir dizlerini, bellerini zedeler. Yapayalnızlık kök söktürür onlara. Aciz ve çaresizdirler. Öyle hissederler kendilerini.

Ama sonra…

Uzaklık, yalnızlık ve gariplik girdabında boğulmaya yüz tutmuşken birden bir yakınlık hissediverirler yüreklerinde. Yalnızlıklarını giderecek, kendilerine bir sığınak olacak, acziyetlerini kuvvete dönüştürecek bir yakınlık… Yüreklerinde, kendilerinde, hatta şah damarlarından daha yakınlarında hissederler o yakınlığı.

İlahi bir yakınlık…

Eğik başlarını, sarkık omuzlarını kaldırırlar, yalnızlaştıkça yaklaştıkları Rabblerine dayanmaları kuvvetli kılar onları. O’na sığındıkça huzurlu ve kimseli, O’na dayandıkça güçlü olduklarını bilirler. Gariplik bir kurbiyet, bir yakınlık doğurur. O’nun rızası önemlidir. O razıysa her gün bayramdır.

Değil mi ki, Allah bes, gayrı heves.

 

***

Mübarek olsun bayramınız…